"Dolunayın aydınlattığı, soğuk bir gecede, özgürce esen rüzgarın, yüzünüze çarptığı anda verdiği huzur paha biçilemezdir."
Hayatta en çok sevilmeyi isteriz.
Sevdiğimiz tarafından sevilmeyi..
Sevildiğimizi hissedersek dünyanın en mutlu insanı oluveririz bir anda. Biri bizi birazcık sevse kedi gibi sırnaşırız. Tüm dertlerimizi unutur, toz pembe hayaller kurmaya başlarız. Ancak hiçbir zaman hayallerimiz kadar toz pembe değildir hayat.
Ve bu sevgi; dünyadaki en acı veren duyguya dönüşüverir aniden.
Şimdi en soğuk gecede, alev alev yanıyor kalbim.
Yüreğimdeki yangını, esip de söndürecek en ufak bir rüzgar yok.
En tepede asılı olan, karanlığı aydınlatmaya çalışan dolunay haricinde yapayalnızım.
Ama o bile yetmiyor artık karanlık dünyamı aydınlatmaya.
İçimi kahreden duygulara tutsak gibi hissediyorum kendimi.
Tek isteğim özgür olmak fakat alamıyorum "o"ndan kendimi.
Üşüyorum, çünkü tutmuyor ellerimi, ısıtmıyor beni.
Aklımdan hiç çıkmayan, hep orada var olan adam yanımda yok.
Meğer,
Sevilmemek; içini en çok acıtan şeymiş.
Sevilmediğini hissetmek; daha kötüymüş.
Çaresizlik; ise en beteriymiş...
Bir savaşında sonunda herkes sıfırdan başlar.
Sırlar açığa çıkmayı bekliyor ve ihanetten kaçış yok.
Sena Gökyel, hukuk öğrencisi. Adaletin peşinde, ama kimin gerçekten suçlu olduğunu anlamak sandığından daha tehlikeli.
Emir Sayer, Hava Harp Komutanlığı'na bağlı bir askeri pilot. Gökyüzünde savaşan, yere indiğinde azılı bir suçlu olarak aranan Saruhan Gökyel'in, izini sürerek intikam peşinde koşan biri. Ve bu hesaplaşma Sena'nın babasıyla yarım kalmış bir geçmişe dayanıyor.
İhanet, savaş ve adalet birbirine karışırken, en büyük çatışma kalplerde yaşanacak.
Ama bu savaşta kimse masum değil. Aşk, en büyük silah olabilir.