O gece yağmur iki ölü bedeni kavuşturmak için firar etti gökyüzünden.
Siyaha yenik düştü ruhsuz cesetler.
Alev aldı dar patika yollarda akan serseri su damlaları.
Ve iki kalp tutundu birbirine yanarcasına.
Sonra şiir oldu bir kadın, bir adama.
Su, ateşi yaktı şiirin kafiyesiz birkaç mısrasında.
Su, ateşi yakar mıydı?
Bazı hikayelerde yakardı.
Siyah kadar yalnız ve beyaz kadar gösterişli, korkusuz bir ajan...
Başkalarının ona biçtiği sınırlara köle edilmiş bir kız...
Yuvadan uçmaya çalışan yavru kuş...
Sokaklarına 'cehennem' ismi verilmiş bir şehir...
Kül olmuş bedenlerin tekrar doğuşunu anlatan, her satırı soluksuz okunacak bir hikaye...
"Nefessiz kalınca değil, nefes kesen bir hikaye yaşayamazsak öleceğiz. Bizim gibi kutsal ruhlu insanlar için sıradanlık ölümdür küçüğüm."
Gerçek ailem kurgusu!!!
Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için çabalar.
Şimdi hikayeyi biraz tersine çevirsek? Kötü sandığımız o kızın gerçek ailesini bulmasını okusak?
Simay Naz Akgül sandığınız o kötü kız. Bu da onun hikayesi.
🤍
"Yaptığın son şey seni bizden kopardı. Her şeyinle seni kabul etmeye çalıştım ama olmadı! Durmadın, her seferinde daha fazla canımızı yaktın!" diye bağırdı annem. Gerçi artık annem değildi değil mi?
"Ben kısasa kısas yaptım hep! Çocukların bana nasıl geldiyse onlara öyle gittim!" Anlamıyordu. Onların yaptıklarına karşı üç maymunu oynuyorlardı.
"Bu yüzden öz kardeşimizi istiyoruz!" Daha fazla izleyici kalmak istemeyen Çınar annemle arama girdiğinde bakışlarım onu buldu. Öz aileme beni kötülemişti değil mi? Bu yüzden rahattı. "Eşyalarını aldın, defol artık evimizden!"
🤍
"Alışkın olmayabilirsin ancak zamanla alışacaksın." dedi arabayı durdurduğunda. Hemen önünde durduğumuz sarı renkli duvarlara sahip evi gösterdi. "Evine hoş geldin kızım."
"Kızım diyorsunuz," dedim evden gözlerimi çekmeden. Ona benim hakkımda hiçbir şey anlatmamışlar mıydı? Nasıl bu kadar içten ve samimiydi bana karşı?
"Başka ne diyeceğim?" dedi şaşkınlıkla. "Kızımsın sen benim."
"Benim hakkımda size anlattıkları şeyleri biliyorum," bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Bana nasıl güveniyorsunuz?"
"Güvenmiyorum." dedi açıkça. "Ancak güvenmek istiyorum. Bu yüzden söylenen her şeye kulak tıkadım ve seni buraya getirdim."