Bir eliyle ensemi sıkıca kavrayıp bedenimi kendisine yaslarken, dudaklarını hemen dudaklarımın kenarına bastırdı. "Ellerimi açtığın an başına gelecekleri biliyorsun değil mi?" diye sordum, sıcak nefesi tenime vuruyor, gözlerinin içine kadar güldüğünü görebiliyordum. Tenimdeki eli iyice etime gömülerek aramızdaki o küçücük mesafeyi de tamamen yok etti. Ondan kurtulmamın imkanı olmadığını anlamıştım, çırpınmayı keserek bana dokunmasına izin verdim. "Eğer seni bu kadar uysallaştıracağını bilseydim kelepçeleri daha önceden bileklerine geçirirdim..." diye konuştu, boğuk bir sesle. Göğsüm hırsla inip kalkarken gözlerimi kırpmadan bakıyordum alaylı gözlerine. "Aksi şekilde bana asla dokunamayacağını çok iyi biliyorsun çünkü." diye öfkeyle soludum. "Artık bana dokunmandan nefret ettiğimi de biliyor musun sahi? Bakışlarından, laflarından, senden, her şeyinden nefret ediyorum Soykıran..." "İster sev ister nefret et," derken keskin bir şekilde gözlerimin içine baktı. "Bu saaten sonra sevginin de bir önemi yok, nefretinin de... Yalnızca öfkeni istiyorum Hazel, içinde alev alev yanan o öfkenin önce seni sonrada beni yakıp yok etmesini istiyorum..." ▪︎ Karanlık Okyanus 2. Kitaptır. İlkini okumadan buna başlamayınız!
29 parts