"Bırak beni!!" Kolumu birkez daha çekip gecenin karanlığında hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Boş sokakta yankılanan topuklularımın sesi hiç olmadığı kadar sinir bozucu geliyordu. "Beni dinliyceksin!" Kolumu tekrar kurtarmaya çalıştım ama benden kat kat daha güçlü olduğunu hesaba katmamıştım. Beni kendine çevirdi. "Seni dinlemek istemiyorum aptal!!" "Dinlemek zorundasın sarışın!" Kurtaramayacağımı bile bile kolumu çekiştirmeye başladım. "Yüzkez söyledim bırak artık. Seni istemiyorum!" dedim hissettiklerimin tam aksine. Gözlerine bakmadığım için yalan söylediğimi anlayamazdı ama giderek güçsüzleşen sesim anlaması için başka bir açıklık veriyordu. "Bırak.." Benim aksime güçlü çıkan sesiyle "Bırakabiliceğimi mi sanıyorsun? Benim elimde mi bu?" diye bağırdı. "Seni bırakmayı denedim Mira. Seni üzdüğüm her an. Değiştiğimi farkettiğim her an. Ama başaramadım çünkü.." diyip elimden tuttu ve başına getirdi. "Ben buramla düşündüm." dedi sinirle. Gözlerimin tam içine bakıyordu. Avucunun içindeki elimi kalbine götürdü. "Ama sen buradasın." Göz yaşlarımı saklama savaşlarımda yenilirken hıçkırıklarım duyuluyordu. "Seni bırakmıycağım baş belası." Onu onaylamazcasına başımı salladım. Titrek çıkan sesimle "Senden nefret ediyorum!" dedim. Ama hiç bir şey kalbimin onunla attığı gerçeğini değiştirmiyordu. Yanaklarımdaki yaşları eliyle silerken gözlerimin tam içine baktı o denizi aratmayan mavi gözleriyle. "Bende senden nefret ediyorum." Öpüşünü dudağımda hissettiğim an karşılık vermeye başladım. Elimi yumuşaklığını ezberlediğim saçlarına daldırdım. Kolları güven verircesine belimi sardı. Öpüşü ise zaten, renkli dünyanın ta kendisiydi.