KİMSİN SEN?

Etrafı dikenli tellerle örülü yasak bir tarlaya girmişti genç kız. Uçsuz bucaksız bir tarlaydı bu. Yalan tohumlarının ekili olduğu. Bazıları baş vermişti bile. Kimisi sarıydı hasadı ayrılık olan, kimileri kırmızı hasadı aşk olan kimi yalanlar beyazdı masumiyet barındıran. Rengarenk yalanların arasında yol almaya çalıştı. Ayağına takılanların düşmesine izin vermeden yasak bahçeden çıkmalıydı. Ama bu yol sandığından çok daha zordu.

Acılar, ölümler ve karşılık bulamayan aşklarla doluydu tarla. Her insan ayrı bir hikayeydi. Sıla'nın hikayesinin de bir başı olmadığı gibi bir sonu da yoktu. Yasak tarlaya girilmişti bir kere. Çıkmak için tek yol gerçekleri yok saymaktı ya da hayal ettiklerinden vazgeçmek.
Sıla annesinin katilini bulmak için çıktığı bu yolda gerçeklerin peşine düşerken tek bir şeyi unutuyordu. Her gerçeğin gebe bıraktığı bir yalan bulunurdu.

*Her gerçeğin gebe bıraktığı bir yalan bulunur. Yalanlar ise yalanları doğurur, çünkü kural budur. Oysa hepsi gerçeğin tohumudur. Gerçek görünürde hep masumdur. Peki masum görünen gerçekle mi yaşamak istersiniz? Yoksa yalandan yalanlar doğurmayı mı yeğlersiniz? Sizce yarattığı yalanların intikamını alan kişi suçlu mudur?