"Kaçılacak biri miyim? Tahammül edilemeyecek hatta? Hani tahammül görecelidir demiştin ya, ben o söylediğine de inanmıştım. O da yalanmış. Tahammül göreceli falan değilmiş. Bir insan tahammülsüzse herkese göre tahammülsüzmüş. Anneme göre de sana göre de." Karşısındaki adamın kendisine verecek cevabının olmadığına ilk defa şahit oluyordu Şarna. Oysa ki her zaman ne söyleyeceğini iyi bilen biriydi Asaf ona göre. Sorduğu sorular o kadar da zor değildi. "Değilsin." dedi Asaf. Fısıldıyordu ve bunun sebebini konuşmaya zorlanmasına yordu. "Tahammülsüz olan benim, anlıyor musun? Benim hayatım, benim düzenim, benim doğrularım." Bu açıdan değerlendirmemişti Şarna. Hayatı boyunca alışageldiği gibi yine kendini suçlayıcı yargılarda bulunmuş ve Asaf'ın kaçışını bu yargılara bağlamıştı. "Yoksa sen, bu hayatta en tahammül edilebilecek insansın."