Görüp ama tanımayan, görüp ama bilmeyen, görüp ama aslında gözükmeyen... Bilinmezin kızıydım ben. Gözlerim görürdü de ihanet ederlerdi bana, kandırırlardı adeta. Her şeyi birer birer gösterirdi de birtek şu insanları çözdürmezdi. Bakardım uzun uzun ama beynim iyi tembihlemişcesine hiç bir insanı birbirinden ayırt edemezdim. Kızıl bir saç, bir künye, bir saat, bazende bir elle bir koku yeterdi benim için insanları görmek. Görmek... Tam anlamıyla asla bilmediğim, yarım olduğum, en büyük eksikliğimdi. Peki ya aynaya bakıpta yüzünü tanıyamamayı, karşımda gördüğüm hiçliğin ne hissettirdiğini bilir misiniz? İşte benim hayatım buydu. Bundan ibaretti. Koskoca bir boşluktu... Bir bulanık simadan başka hiç bir şey yoktu avuçlarımda. Hayatımda bir soğuk rüzgar esmişte, bedenimden, ruhumdan da bazı şeyleri söküp götürmüştü sanki. Fırtına ardında bana posasını bırakmış, bununla yetin der gibiydi. Peki ya bazen hayat çizgisini aşamaz mıydı insan? Yada aştırılmaz mıydı? Tanımadığın bir insana ömrün boyunca tanıyamayacağı halde sevebilir miydi? Ya da güvenebilir miydi? WATTPAD'DE BU İSİMLE YAYINLANAN İLK KİTAPTIR!All Rights Reserved
1 part