Gece karası saçları çöl meczuplarının diline destan bir prensesti Adala. Cesareti olanların bile, onun turkuaz gözlerine bakmaktan çekinmesine neden olan öfkesinin sebebi gizliydi kalbinin en kuytularında. Dudaklarının rengi, kan koyusu bir kırmızıyken, tek dokunuşu en lezzetli şaraptan bile tehlikeliydi gecenin kızının.
Kılıçtaki ustalığı, rakslarından bile yamandı ama cesaretini kıran bir kişiye hep yenilgisini sunuyordu, bir gün onu alt edeceği günü bekleyerek.
***
Aasraf, yalnızlığının ve korkularının karanlığında, o küçük bebeği ilk gördüğü an içinde ki şefkatin sevgi olduğunu anlayamayan küçük bir çocuktu. Saf kalbiyle ettiği yeminin, bir mühür olduğunu kim bilebilirdi ki? O da bilemedi zaten.
Yıllar sonra öfke yüklü bir emirle, sultanın kız kardeşiyle evlendirilmesi kararlaştırıldığında, genç Aasraf, bir gelinle ne yapılacağını kendine sormadan tek bir saniyesi bile geçiremiyordu. İlk, her şeyi ardında bırakıp kaçmayı düşünse de onursuzluktu ona göre bu karar. Yine
de kibrin sultanı diye anılan o çöl geceleri kadar güzel kızla değil evlenmek, yan yana bile gelmemek için çok yalvarsa da efendisine, dinletememişti kimselere.
***
Çöl ve şarabın kavgasında kim galip gelir bilinmez ama çetin bir savaş olacağı, gelen aşk naralarından bellidir...
Aşk suçtu.
Senin olmayan birisi için beslediğin duygular bir cellat gibi dikilirdi karşına. Sonra kollarına iki asker girerdi, o askerler başını bir kütüğün üstüne bastırırken boynuna inecek baltayı büyük bir sabırla beklerdi insan beklerdi ki, cellat alacak onun kellesini.
Ama o balta inmeden önce, dururdu zaman. Sabır kanatırdı insanın her bir zerresini, bir işkenceden farksız akardı saniyeler, bir sudan sessiz, bir dalgadan daha hırçın.
Aşk cellattı, ve o balta aşkın ellerinden inerdi insanın boynuna. Sevda cehennemdi, seni sevemeyen birinin aşkı ateşdi.
Kendi kalbini yakan, kendi kanını akıtan bir kılıçtı. İnsan nasıl saplardı kendi sırtına bıçağı?
İnsan ancak aşık olsa ihanet ederdi kendisine.
Aşk ihanetdi, aşk en büyük oyun ve insanın kendine yaptığı ihanetdi.
O Yavuz Payidar'dı, kendine en büyük ihaneti yapmış sırtına bir bıçak saplamış, boynunu bir cellatın önüne uzatmıştı.
O Payidar'dı, sevdalanmıştı.
Ve sevda, onun ihanetiydi.