Artık kendimi tanıyamıyorum... Doğrularım yanlışa, yanlışlarım boşluğa dönüşüyor. Aynada yansıyan ben, gördüğüm ben değilim. Artık benliğimi taşıyamıyorum ve yavaş yavaş ölüyorum. Yıllarca cadı avlamak için eğitildim. Bunun için yetiştirildim. Acımasız sınavlardan geçtim, sürekli sınırlarımın üstüne çıkmaya zorlandım. Başardım da. Ben bir cadı avcısıydım artık. Güçlü bir dövüşçü, bıçak ve hançer ustası, sert bir askerdim. Sadıktım. Bay Blake'e ; komutanıma, kumandanıma ve şuanki yöneticimiz olan Bay Blake'e çok sadıktım. Onun gözüne girebilmek için yapamayacağım şey yoktu. Ama hayatta çoğu şey karşılıksız olduğu gibi bu da karşılıksızdı. Ben... Helen Grey . Altı yaşından bu yana cadı avcısı olabilmek için yetiştirilmiş nitelikli bir katildim. Peki şuan neden en çok aranan büyücünün yanındaydım? Neden onu yakalamak ve teslim etmek yerine ona yardım etmeyi seçmiştim? Peki... Ben kimdim artık? Eskiden güçlü bir bıçak ve hançer ustası, sadık bir asker, cadı avcısıydım. Şimdi kimdim? Ben buraya ait değildim. Ben yıllarca bunun için eğitilmedim. Ben ailemi bu lanet büyü yüzünden kaybetmedim mi zaten! Bunu nasıl hazmettim?! Bir büyücüyle bile aynı havayı solumaya tahammül edemeyen ben, şimdi nasıl bu insanların arasındaydım... Bu benim seçimim değildi. Ama bu benim önüme konulan kaderdi ve ben bu kaderi kabul ediyorum. Şimdiye kadar inandığım ne varsa yok oldu. Artık Cadı Avcısı Helen değil, Savaşçı Büyü Ustası Helen vardı... Ben Gümüş Kanat'tım. Bir çağın son damlasında öldüm. Yeni bir çağın ilk nefesinde doğdum. Rüzgarı güttüm, suyu akıttım, alevi taşıdım, yeri kırdım. Ben. Ben geldim. "Yeni beni tanımak ister misin? Çünkü artık benim ellerimdesin!"