Hüzün, kahretsin ki başımı yastıktan kaldırtmadı.
Aşikar olan her şey yalanlarla iftiraya büründü.
Mutluluğu aradığım kapı, göz yaşı israfı oldu.
Hayata tutunmak zordu ve tek tesellim üstün olduklarımın amaçları uğruna fedakar olmalarıydı.
"Yapabilirim!" sözü gözümde o kadar yalandıki...
Umutlarım yerle bir olmuş, asla eskisi gibi olamayacak kırık bir bardağa benziyordu.
Başarılarım artık insanların gözünde bir tesadüften ibaretti.
Şans, benim için çölde okyanusun varolması kadar zordu.
"Kaderim bana doğru yolu gösterecek." demiştim zamanında.
Eğer öyle olsaydı, doğruya ulaşmak için tek yapmam gereken beklemek olacaktı...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...