"O kadar güzel gülüyorsun ki , gülüşünden bir kaşık alıp kavanoza koyup ömür boyu saklayasım geliyor Işılay. " Ne tarafa doğru ölünüyordu ? "Sen ansızın gelen hapşırık gibisin. Öyle birden çıktın karşıma. Sonra... sümüğümü sildiğim peçete gibisin , imdadıma hemen koşan. " Iğk... Bu nasıl bir iltifat akıl bey. Hani sen gerekli zamanlarda çalışırdın. Şuan gereklisin ama tık yok. Senin yerine patates koysam daha çok işlev görür be. Akılsan akıllığını bil. Kahkaha atıp bana daha çok yaklaştı. "Direk seni sevmiyorum desen bu kadar koymazdı be. " "Ama... ama biliyorsun sen beni. İltifatın 'Ğ'sini bile bilmem ben. " " 'İltifat' kelimesinin içinde 'Ğ' yok zaten. " "İşte ondan bilmem diyorum ya aptal. " dedim ve "Hem benim en fazla edebileceğim iltifat 'Hepsi senin mi yavru' , 'Gözlüğün olayım tak beni' , 'Senin anan baban terörist mi ? Bomba gibisin bomba. ' olurdu herhalde. " diye ekledim. "Sen bana iltifat etmesende olur. Sadece 'Seni seviyorum' de yeter" deyince yılın en iyi mallık ödülüne layık olan iki kelimeyi söyledim. "Seni seviyorram.