Alacakaranlık hikayesini farklı bir boyuta taşımaya ne dersiniz? Ama baş rölde bu sefer Alice Josephine (Kristen Stewart) ve Jennifer Collins (Megan Fox) olacak. Bu hikaye ile ilgili kesinlikle ne siyasetle, ne de dinle karıştırıp bağlamayın. Burada ki herşey hayal ürünüdür. BU TÜR HİKAYELERİ SEVMEYENLER VARSA LÜTFEN OKUMASIN. Bölümlerin uzun olduğunu biliyorum ama umarım sıkılmazsınız. Bölümleri elimden geldiğince çabucak bitirip yayınlayacağım. Her bölümle ilgili fikirlerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
(Hikayede eklediğim fotoğraflar hikayenin akışına göre örnek olarak eklenmiştir.)
•••Alice, hayatı boyunca bir tek annesinin sevgisini tatmış masum bir kızdır. Ama tâ ki, o bu hale gelene kadar. O artık masum bir kız değil tehlikeli biridir. Her birşeyi kendinden uzak tutmaya çalışan Alice, bir tek onu, ne kendinden uzak tutabiliyordu, ne de kendisi uzak durabiliyordu.
•••Jennifer, 17 yaşından beri alkol alan, içmeyi, partilere ve klüplere gitmeyi, arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi seven, Okuldan ve derslerden biraz nefret eden, hep lider gibi taslamayı, intikam alıp, birilerine ders vermeyi seven, içinde kötü bir ruh beslemiş bir tiptir. Bu yüzden Okulda ki kızların çoğu ondan korkar. Kimse ona karşı çıkmazdı. Ama tâ ki o yeni kız okula gelene kadar.
Jennifer o kızdan nefret ediyordu. intikam hep onun işiydi. Ama onunla ilgili gerçeği öğrendiğinde herşey değişti.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
~Alice ne olduğunu anlayamıyordu. Onda ona bağlayan birşey vardı. Hissettiği şey nefret değildi. Başka birşeydi. Alice bu hisse kapılmaktan korkuyordu. Çünkü onun en zayıf noktasıydı bu.~
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
~Jennifer onun gözlerine kapılmaktan korkuyordu. Okadar çok etkileyici bir bakışı vardı ki onun. Çok çekiciydi ama ondan nefret ediyordu.~
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kalbim deli gibi hızlanırken korkuyla geriye adımladım , kaçmalıydım bu çocuğu görmeye dayanamıyordum.
"Dur" göğsüm derin nefeslerim yüzünden inip kalkarken kafamı olumsuzca salladım. "Sakın kaçmaya kalkışma" demesiyle eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı ve kızıl gözlerini bana sundu. Gözlerini görmemle dahada korkarken kafamı tekrar olumsuzca salladım kalbim deli gibi çarpıyordu ve soluklarım kulağımda yankılanıyordu. Arabamın kaportasından kalktığı an , dahada geriye adımladım ve üzerime bir adım atınca göğsüm dahada hızlı inip kalkmaya başladı. Kızıl gözleri göğüslerime kayınca dudağının kenarı yavaşça kıvrıldı ve gözleri tekrar gözlerime çıktı. Ağzındaki otu alıp serseri bir şekilde kenara sıktı ve adımları yavaşça üstüme gelmeye başladı kalbim göğsümü yarma pahasına atarken , geriye adımlamayı bıraktım ve arkamı dönüp koşmaya başladım. Asvalt yolda izimi kaybettiremeyeceğimi bildiğim için sık ağaçlı ormana daldım. Ağaçların arasından ay ışığının sayesinde görebildiğim kadar koşarken arada ayağım taşlara takılıyordu.
"Sana kaçma demiştim!"
✴✴✴
Ölüm kadar güzel , öldüren kadar kötü ve kızıl gibi kanlı...
Bu neyin hikayesiydi böyle...
●°•○°•●
Yazar : Hülya ÇÖRTÜK
Tüm hakları saklıdır