Aslında tek sorun...
Birbirlerini tanıdıkları kadar kendilerini iyi tanımamalarıydı.
Sevmek kelimesi ikisi içinde ayrı anlamlar ifade ediyordu. İzmir' in büyülü sokaklarında tanışmalarına kadar bu böyleydi.
İlk tanışmaları Çağla için tam bir fiyaskoydu. Tabi anca aşık olduğunda rezil olduğunu fark ediyor.
Emre için tam tersiydi, neden mi? Çünkü Çağla ile tanışmaları, her ne nedenden dolayı olursa olsun onu tanıma fırsatı elde etmişti.
Fazla çapkın olabilir ama aşkın geldiğini anında anlamıştı yani yüzyüze geldiklerinde. Olay biraz karışık.
Annesiyle beraber istemeden bir mücadeleye katılan Çağla, her şeyin üstesinden gelebilecek miydi?
Kimse böyle olsun istemezdi. Peki ya kendi seçimleri olmayan İzmir onları barındıracak mıydı? Çağla tamamiyle İzmir' in yabancısı, Emre ise en son küçüklüğünde gelmişti bu, umut şehrine. İkiside bu şehirden gitmek ister gibi. Tabi kader birbirlerini bağlayana kadar...
Emre, Çağla sayesinde temelli yerleşti İzmir' e.
Biri iyi anılarının canını yakmasından korkarken diğeri iyi anılar edinmekten ve üzülmekten korkuyordu.
İki ayrı kalp,
İki ayrı ruh,
Birbirini bulacak mı?
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle
"Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"dedim artık bağırmaktan kısılan sesimle gözlerimden yaşlar durmuyordu hıçkırıkların arasında kaybolmuştum...benim isyan etmemin aksine o bana acıyan gözlerle bakıyordu ne kadar acizdim
Kolumu tutan elinden kurtarıp kapıya doğru koştum belime sarılan kollar buna mani oldu kafasını boynuma gömerek derin nefes a
ldı
"Veremem....."
"Eğer benden gitmeye kalkarsan seni odaya bile zincirlerim ama izin vermem"dedi korkudan ne yapıcağımı bilmiyordum artık yaşamak istemiyordum bu adamın esiri olmaktan bıkmıştım....