O noktaydı. Devam etmezdi. Ondan sonraki söz yeni bir başlangıçtı. Ancak o sonu yaşamayı seviyordu. Kısa ve özdü. Uzatmazdı. Onun olduğu cümleye başka bir işaretin girmesinden hoşlanmazdı. Hele virgülü hiç sevmezdi. Virgül boşboğazdı, uzatırdı. Konuşma uzun sürsün diye anlatır da anlatırdı. Fakat bir gün öyle bir şey oldu ki; ne nokta cümle bitsin istedi, ne de virgül boşboğazlık yapıp saçma yollara girmek istedi. Çünkü o gün nokta virgüle aşık olmuştu. Onun saçma konuşmaları dışında kendine tüm işaretlerden daha çok benzediğini farketmişti.