Romantizm #1#
İpek Böceğinin kozası mı yoksa çelik mi daha sağlamdı? Zorluklara en çok hangisi dayanırdı?
Her şey zıddını içinde barındırır; varlık yokluğu, güzellik çirkinliği, güçlü zayıfı ve yaşam ölümü... Genç kızın hayatı tam da bunlardan ibaretti! Ülkenin ileri gelen ailelerinden birisine mensup olmasına rağmen imtihanı yoklukla, insanların çirkin yüzüyle olmuştu hep. Tek başına kaldığı dünyada kimseden ne yardım isteyecek ne de boyun eğecek mizaçtaydı. Ta ki bir adam bunları alaşağı edene kadar!
Levent Akçacızade; emrinde binlerce insanın çalıştığı, iş dünyasının gözdesi, kural insanı... Aşkı ve kadınlara olan güvenini kilitlemiş, anahtarı kendinin dahi bilmediği uçsuz bucaksız bir yere fırlatmıştı. Yapamadı... Ona doğru çekildikçe kaçtı. Önü alınamaz arzuları, tanımlayamadığı duyguları her yanını sardığında saklanacak bir yeri kalmamıştı.
Aşk, gözleri körleşmiş kibri yener, kaideler yerle bir olur ve tüm hayatı biçimlendiren kavramlar yeniden tanımlanır mıydı?
***
Sevginin en benciliyle sınandı genç adam. Zırhı pas tuttu, kılıcı elinden alındı, aşk için verdiği savaştan mağlup ayrıldı. Şövalye ruhunu çaldı zaman. Umutlarını yitirdi, küstü, kapattı kendini.
Sevginin bencillikten en uzağını kuşandı genç kadın. Umut ekti elinin uzandığı her yana, iyiliği taşıdı adımlarında. Mücadelesi yalnız mutluluk içindi de ardına kadar açtığı kalbine rağmen bir tek aşk için savaşmadı.
Ve aşk; onları birleştirmek için doğru zamanı, kapanı kurmak için kaçınılmaz anı bekledi...
***