Sözlükte; "çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah'ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O'nun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; günah, hata ve kusurlarını bağışlamasını dilemesi; yalvarıp yakarması ve O'na hâlini arz edip niyazda bulunması demektir.
Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah'a yönelip O'ndan istek ve dilekte bulunması, O'nunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah'ın sonsuz
kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O'nun lütfu ve yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; insanın Yaratan'ına olan inancının, güveninin ve O'na teslim oluşunun bir göstergesidir. İşte bundan dolayı Peygamberimiz (asm); "Allah'a duadan daha değerli bir şey yoktur" buyurmuştur. (İbn Hıbbân, Ed'ıye, No: 870; Ahmed, II, 362; Tirmizî, De'avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)
16 yılını aile hasreti ile geçiren Sare, 17. Yaş gününde günlüğüne bir mucize istediğini yazar. Bebekliğinden beri dayısı ve onun ailesi ile yaşayan Sare yıllardır acı çekmektedir. Dayısının bir gün onu zorla evlendirmek istemesiyle Sare yıllardır karşı gelmedi ği dayısının karşı çıkar ve olanlar olur. Olay esnasında eve gelen bir adam onun babası olduğunu iddia eder. Sare bu adama inanacak mı? Onun teklifini kabul edecek mi? Yabancı birisine mi güvenecek yoksa cehennem misali o eve dönüp kaderine boyun mu eğecek? Kaderin ipleri şuan Sare'nin elinde. Onu nasıl yönlendirecek?