Hani her şey sana çok basittir çocukken.
Sonra senin gözünde ki perde yavaş yavaş kalkar.
Bunu hızlandıran etkenler vardır.
Belki bir dayak, bir hastalık, bir arkadaş, tramva, içinde oluşan bir merak yada korku, içten gelen bir söz veya bir kayıp.
Fakat büyüdükçe farkına varırsın bazı şeylerin.
Mesela eskiden çok sevdiğin babanın sorunlu bir piç olduğunun.
Anne ile baba arasında olan kavgaların sonunda her şeyin aslında normale dönmediğini.
Aslında sırtında ömrün boyunca yaşayacağın bütün bir hayatın yükünü taşıdığını.
Ev ihtiyacının karşılanacağı parayı babanın kumara yatırdığını.
Etrafında olan insanların senden daha mutlu olduğunu.
Sarhoş babanın sırtına vurduğu kemerlerin izini ömür boyu sırtında taşıyacağını.
İnsanlara neden intiharın bu kadar cazip geldiğini.
Ölümün bir kurtuluş olduğunu.
Hayatın adil olmadığını.
Annenin yediği renkli drajelerin aslında antideprasan olduğunu.
Ve daha bir sürü şey...
Ben bunların farkına yüzüme yüzüme sıçrayan kırmızı, sıcak sıvı ile vardım.
Bir çığlık ile,
Ve o iğrenç adamların gülüşü içerisinde.
Daha sekiz yaşımda gözümün önünde öldürülen annemin kanı ile vardım.
Fakat bunların sonrasında, şeyin düzeleceğini, bazı şeylerin değişeceğini ve mutlu olacağımızı söyledikleri o yalana inanmak istedim. Her küçük kız gibi bende bunların olmadığına inanmak herşeyi unutmak istedim.
İşte benim boktan hayatım böyle başladı.