Hayatımdaki her şey normal seyrediyordu... Ta ki; sonsuza kadar değişeceğim o gün kapımı çalana kadar. Sıradan bir yaşantım ve ailem vardı. En azından ben öyle sanıyordum. Gördüklerim ve sonrasında şahit olduklarım asla daha önce düşleyip, kurgulayacağım türden değildi. Yaşadığımız dünyanın 2 tür yüzü var. Birinde hayat normal seyreder. İnsanlar ; doğar , büyür ,aşık olur, çoğalır ve ölürler. Tek amaç uğrunadır her şey oda doğanın sana sunduğu insan ırkını devam ettirmek için atalarından sana nesillerce aktarılan gelenek çoğalmak. Ama ikinci yüzünde ise işler böyle yürümez. Burada doğar, büyür , büyü ve elementle bütünleşir ve nirvanaya ulaşana kadar güçlenmek için her şeyi yaparsınız. Nirvana diye bir yer asla olmadı. Şanslı kişiler dışında bu dünyada kimse kolay kolay hayatta kalamaz, kalanlarda ya ses çıkarmaz yada kendinden güçlülerine hizmet ederler. Kısaca büyük balık küçük balığı her zaman yer. İtiraf etmeliyim dünyanın bu yüzüne ilk adım attığımdan itibaren büyük ses getirmiştim.Ama bu benim seçimim değildi. Kendim kazandığım bu gücü bencilce kullanmayacaktım. Herkese yardım ve hayatları uğruna gerekirse kendi hayatımı öne sürmek için kullanacaktım. Her şey değişmek üzereydi. En önemlisi de tek değişen her şey değil, bendim.