Hani "herkesin bir hayali vardır" derler ya hep,aslında o öyle değil biliyor musun? Herkesin bir hayali olsaydı,ne bu kadar üzülen insan olurdu,ne de bu kadar sevinen. Aslında "herkesin birden fazla hayali vardır." Senin gibi. Benim gibi. Biraz da bizim gibi. Ben kendimi sana,yanındakine ve uzağındaki'ne çok benzetiyorum. Çünkü sende bu hayattansın,bende. Ya da bizim biraz farkımız olmalı. Mesela "hayal kurduranlar tarafından,hayallerimiz'in gerçekleşmemesi." Mesela "sabahlara kadar uyumayıp,üstelik uykunu değermişcesine heba ettiğin kişinin seni ansızın bırakıp gitmesi. Hemde gitmem diyenin hiç gelmeyecek bir şekilde gitmesi." Mesela "onunla kurduğun dizinde uyuma hayali." Evet evet hani onun dizinde uyumak için,günlerce konuştuğun o kişi. O kişi diyorum sana,gözlerinin önüne bir sürü kare geliyor. O kişi diyorum sana, dudaklarını kemiriyorsun. O kişi diyorum sana,kalbinin ritmi hızlanıyor ama sen hiçbir şeyi hatırlamak istemiyorsun. İşte o kişi diyorum ya anlamıyor musun? İşte bende o gittikten sonra "Yalancı Kalbin" beni çok iyi oyaladı. Beni çok iyi parçaladı. Beni ortadan ikiye değil,seni kalbimden ayırdı dedim. Fakat seninle geçen her yalan günün,her yalan bakışın,artık benim kalbimde gerçek bir yüzü var. İşte ben bu yüzden sana,yanındakine ve uzağındaki'ne çok benziyorum.
"Yalancı Kalbin" artık başlıyor. Geç kalmadan,gir kalbimden içeride,çevir sayfaları.
Birde Okuma Listenize eklemeyi unutmayın!
İnstagram↪@berkixsim
Bir İpek Mendil Hikayesi...
Zeytinlikleriyle meşhur Hisarkale Kasabası, yeniliğe boyun eğmeye mahkum bırakıldıklarını düşünen insanlarla doluyken geçmişten süre gelen adetlerden bir tek ipek mendilleri vardı ellerinde.
Şimdiyse o mendil, hiç olmadık bir çifti birbirine bağlayacakt ı.
Cesur Karahisar, parmaklıkların ardında geçen yedi senenin ardından özgürlüğüne kavuşurken Hanzade Hancı, geri döndüğü kasabaya mahkum kalacaktı.
Karar keskin, aşk hiçlikti...