Uçurum kenarındaydık, kollarını belime sarmıştı. Biliyordum ki bir kaç dakika sonra beni burdan aşağıya itecekti. Kulağıma doğru eğildi. Nefesi rüzgardan dolayı üşüyen yüzüme çarpıyordu. "Senin suçun ne biliyor musun?" başımı sağa sola salladım, yüzüm dudaklarına çarptı, umrumda olmamıştı.
"İçinde öldürmen gereken şeyleri sen öldürmedin." Yutkundum, bilmiyordu ki içimin en kuytu köşesinde onun mezarı olduğunu. "Öldürdüm" diye fısıldadım sesim rüzgara karıştı yok oldu.
İşte o an içimde ki ona ait olan mezarın üzerine kendimi gömdüm. Oysa ki onu öldüreli daha beş yıl olmamıştı bile. Kanunen onun üzerine kendimi gömemezdim.
- kitap hayallerini, aklından kalbine düşürmeden içinde öldürmek zorunda kalan insanlara ithafen yazılmıştır
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.