Rachel kendini her zaman bir kurbağaya benzetirdi.Pis,yapış yapış ve toprağın altında kalmış bir kurbağaya.
Hayata tutunamayan,omuzlarında gittikçe büyüyen ağır bir yükle yaşayan,yalnızca mutlu olmak isteyen bir kurbağaya.
Yazarın Notu : Arkadaşlar,bu asi çocuğun,utangaç kıza aşık olduğu klişe bir aşk hikayesi değildir.Böyle bir hikaye arayışında olanlar bu kitabı okumasınlar.
Belkide hayata yenik başladık yalnızca...
Küçücük bir çocukken büyüyü verdik.
Sonra bir yağmur başladı,hiç dinmeyen.
Yağdı yağdı.
Bir duman sardı bizi,karanlık,korkutucu,
Ölüm gibi.
Sonra bir bakmışız gitmiş ellerimizden,
Geriye göz yaşlarımız kalmış dinmek bilmeyen.
Koşmuşuz,olanca gücümüzle birbirimize tutunmuşuz,
Ama kavuşamadan yapayalnız kalmışız.
Bağırmışız,ağlamışız hatta...
Çığlıklarımız yırtılmış kurumuş boğazlarımızda.
Pes etmişiz sonunda,binlerce kez denedikten sonra,
Toprağın altındaki kurbağalar gibi ölmek istemişiz.
Sonra yepyeni bir hayata adım atmışız.
Tutunamayanlar olarak,yalnızca birbirimize tutunmuşuz.
Ve hiç bırakmadan birbirimizi yaşamışız hayatı,
Tadına vara vara...
Gülümseyerek en içten şekilde...
Zaten amacı bu değil mi yaşamanın ?
Temiz,saf,tüm duygularla gülümsemek...