Yaşanmış olaylardan esinlenerek yazılmıştır. Emeğe saygı gösterilmesi önemle rica olunur. Benzerine rastlanması sonucu gerekli işlemler uygulanacaktır.
"Yalan dünya" olarak tanımladığımız bu gezegende, bizleri birçok duygu karşılıyor. Aldatmacalar, düş kırıklıkları, bazen mutlu anlar, bazen ise usanmışlıklar... Hayat dediğin nedir ki? Koca bir serüven. Nefes kesen bir senfoni, soğuk terler akıtan bir korku filmi, okurken gözyaşlarına boğan bir kitap ya da. Duygularımız, bizi biz yapan şeylerin bütünüdür belki de. Kendi benliğin ile dünya arasındaki eşsiz bağın kaynağı. O bağın koptuğunu düşünün bir de...
Peki ya duygusuz olsaydık? Böyle bir şey mümkün müydü? Duyguları ile var olan insanoğlu, duygusuz yaşayabilir miydi? Duyguları yok olmuş bir hale gelebilir miydi? Belki evet, belki hayır. Ama duygusuz bir insan, insan değildi benim gözümde. İnsanı insan yapan, duygularıydı çünkü. Hissetme duyusunu kaybetmiş biri, insan olamazdı. Canlı veya cansız, sadece yaşayan bir varlık.
Peki bu yaşayan varlık, bir başka varlığın yaşamına müdahele ediyorsa? Hem de hiçbir suçu yokken, sebepsizce öldürüyorsa insanların duygularını? Hatta bununla da kalmayıp, insan öldürüyorsa? Bir ölümlü, başka bir ölümlünün ölüm sebebi oluyorsa?
Üzerine bombalar yağması günlük rutin hale gelen ülkeler kervanına katılan ve bizi de yakından etkileyen Suriye savaşından kaçıp buraya gelen Ensar ve ailesinin son altı yılda yaşadıklarını en doğru ve etkili şekilde sizlere yansıtmayı umuyor, iyi okumalar diliyorum.