"Hakan kendine gel dostum. Sana göre mi o kız. Bu kız Camiden çıkmıyor, sen ise bardan çıkmıyorsun. Bu kız hiç bir yabancı erkeğin gözlerine bile bakmıyor, sen daldan dala konuyorsun. Bu kızın elinden Kur'an-ı Kerim düşmüyor, senin elinden içki kadehi. O kadar ortak yönünüz var ki sayayım mı daha" *** Gülsima eğik başını birden kaldırarak gülümsedi. Nemli gözleri gülüşüyle birlikte ışıl ışıl oldu. Yüzünde şaşkınlığın ve sevincin verdiği değişik bir ifade vardı. Benliğini tarifsiz bir mutluluk sarmışken, bakışları Hakan'ın yüzünde geziniyordu. Kısa süren bir sessizliğin ardından, "Camiye mi gidiyorsun, Namaz kılmaya mı başladın sen?" diyerek sordu. *** "Girelim Cennet gözlüm" dedi Gülsima. Eğdi bakışlarını öne. Öyle uzun uzun bakamıyordu sevdiğinin gözlerine. Helali olduğu halde utanıyor yanakları kızarıyordu. Yan yana durdular el el tutuştular, girdiler cami avlusuna. Bu onların beraber kılacakları ilk namazları olacaktı. Biraz ilerde bu caminin imamı olan dayısını görünce biran tereddüt edip durdu yerinde. Dayısı ile yüzleşecekti birazdan ona Hakan'ı tanıtacak biz evlendik diyecekti. *** "Hakan'la görüşmek istiyorum ben eşiyim çok önemli" dedi sesi titreyerek. "Eşi mi" diye şaşırdı karşısındaki kız. Gülsimayı tepeden tırnağa süzdükten sonra yanındaki çalışma arkadaşına dönerek "Hakan Bey evli mi" diye sordu "Bir yanlış anlaşılma var sanırım" diyerek tekrar çevirdi başını Gülsima'ya, "Hangi Hakan'dan bahsediyorsunuz siz" "Hakan Karlıdağ" dedi Gülsima biraz daha eğilip danışmaya doğru. *** "Bu asansördenmi çıkıyorum katlara. Kaçıncı katta Hakan'ın odası" dedi sevinçle. Hakan'ı görme ümidi kalbini heyecanlandırmıştı. Onu görmek ve onunla konuşmak için sabırsızlanıyordu. "Ne diyorsunuz hanımefendi. Hiç bir yere gitmiyorsunuz. Hakan Bey sizinle görüşmek istemiyor."All Rights Reserved