Yere düşüp kanlar içinde parçalara ayrılan cam bardağın parçalarında çocukluğumu aradım. Kanamazdı bardaklar. Parçalara da ayrılmazdı kalpleri. Kalpleri yoktu ki onların. Parçalarını kaybetti hepsi... Çocukluğum yoktu benim. Bir sabah uyandığımda anne sesi duymak istemedim. Çünkü annem vardı benim. Sizin hayatınızı sizden aldılar mı hiç? Gözlerinizi alıp başka bir insana takmaktan veya böbrek naklinden bahsetmiyorum. Benim, kaybolup gidecek bu topraktan bedenimin, başka bir hayata ait olduğunu öğrendim. Ne var ki diyeceksiniz, kendini bu boş hayata sen mi hapsettin? Ben; Asel, baldan bir ırmakken, kuruyup gittim. Çocukların parklarda mutluluk çığlıkları attığı yaşlarda ben gözyaşlarımı sildim. Mumdan bir çığlık değildim, söndüm ama yanmaya devam ettim. Savaşın ne olduğunu bilmezken, barışı düşledim. Bir kar küresinin içindeki kar tanesi değildim, olsam cam fanusu günden güne kirletirdim... Kar demişken, kar taneleri beyaz olurdu. Ama ben bu yangının içinde, alevden bir kütleyim...