Melik şah kağnıda ne taşındığını görmek için hemen perdeleri aralayıp yukarıya tırmandı ve üçü köşeye büzüşmüş, biri ayakta kızları görünce gülerek, " Ulan sende ne şans var be! Bok çukuruna düşsen her koltuğunun altında bir huriyle çıkacaksın." dedi.
" Kim bunlar?"
Bu arada, Ragnar'la, Melik şah'tan onlara bir zarar gelmeyeceğini anlayınca rahatlayan ve yıllardır, biri yaşlı Erzurum valisi, diğeri kilolu Roman Diyojen'den başka hiçbir erkeğe bu kadar yakın olmayan kızlar; karşılarındaki, biri dev yapılı sarışın, diğeri kara saçlı, yeşil gözlü, buğday tenli iki yakışıklıya göz süzüp, cilve yapmaya ve aralarında kıkırdaşmaya başladılar.
Ragnar, " Roman Diyojen'in özel uşaklarıymışlar ve imparator onlara çok bağlıymış. Eğer bizi ona götürürseniz ödüllendirilirsiniz diyorlar." dedi.
Melik şah kızlara, " Şu an Roman Diyojen'le aramız pek iyi değil. O yüzden, eğer sizi yanına götürürsek alacağımız tek ödül kellelerimizi kaybetmek olacaktır. Onun için o işi unutun. Ama, sizi buradada bırakamayız ve bizimle geliyorsunuz." dedi.
"At binmeyi bilirmisiniz?"
Kızlar aralarında gülüşmeye devam ederek başlarını salladılar ve genç adam, " Hadi o zaman hemen gidiyoruz." deyince kağnının kapısına doğru hareketlendiler.
Melik şah üzerlerindeki ince elbiseleri işaret ederek, " Böyle olmaz. Giysileriniz at binmek için uygun değil." diye onları durdurdu. " Daha kalın bir şeyleriniz yok mu?"
Kızlar karşılarındaki iki erkekten hiç rahatsızlık duymadan hemen üstlerindekileri çıkarmaya başlarken; Melik şah çıplaklıklarını görmemek için sırtını döndü ve Ragnar'ıda dönmesi için dürttü.
Kuzeyli oralı bile olmadan, " Dalga geçiyorsun herhalde?" dedi ve sırıtarak önündeki manzarayı seyretmeye devam etti.
deadangel: Neden Mendes? Neden?
deadangel: Neden seni zerre umursamayan, sevmeyen insanların yanındasın hâlâ?
deadangel: Hemde burada senin için ölmeye hazır biri varken.