Yalnızım gene yürüyorum derinlere
Düşmekten korkmadan ilerliyorum
Nasıl olsa biliyorum
ya düşerim, ya kalkarım
Düşersem toprağın, kalkarsam gökyüzünün görünmeyen bir parçasıyım
Biliyorum her türlü görülmeyen bir varlığım
Bu yüzden ne üzülüyorum ne düşünüyorum sadece ilerliyorum
Nereye gittiğimi bilmiyorum
Öğrenmekte istemiyorum
Yalnızların yolundan yürüyüp geçiyorum
Bilmiyorum bu yolun sonu ölüm mü?
Zulüm mü?
Ama ne farkeder her türlüsü yalnızlıktan geçer
Akıp gidiyor zaman ama nereye bilinmez
Bende öyle bilinmezlere yürüyorum
Belki de zaman gibi akıp gidiyorum
Öyle bir yerdeyim ki,
Yağmur yağmıyor ama bulutlar ıslak,
Bu bulutlarda belli yalnızlardı benim gibi,
Ağlayamıyorlardı ama yaraları derindi.
Burada içimden geldiğince şiir yazıyorum yani hayatın tüm gerçeklerinin şiir olmuş halini. buradaki amacım insanların gözlerine girmek degil gönüllerine hitap edebilmektedir.Bu yüzden siirlerimi okuma yazma bilen değil okuduklarını kalpten hissedebilenler okusun
Bu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim.
Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başladığı İngiltere'den Mardine yaz tatiline gittiğinde berdel kararıyla Asmin ile evlenmek zorunda kalır.
Ne Ezman bu zamana kadar izleyip okuduğumuz bir ağa ne de Asmin boynu bükük bir berdel gelinidir. Ezman başta bu evliliği kabullenmek istemez ve Londra'ya kaçma planları yapar. Sizce bunu başarabilecek mi?
Her ikisi de bu kadar alışagelmişin dışında bir karaktere sahipken, evlilikleri ayakta kalabilecek mi?
Ezman Ağa'nın ve Asmin'in berdel hikayesini okumaya, okurken hem gülüp hem ağlamaya var mısınız?