Acı... Binlerce çeşidi var acının da, aşkında. Bizim yaşadığımız neydi? Aşk mı, savaş mı, intikam mı yoksa aldatmaca mı? Neydi önceleri bizi bir arada tutan, sonraysa düşman eden şey? Sordun mu hiç kendine bize ne oldu diye? Ah, bize ne oldu?.. Öyle çok düşündüm ki bu soruyu, artık anlamını yitirdi bende. Öyle çok cevap aradım ki... Ama her seferinde sanki tüm kilitler sende çözülecekmiş, sanki tüm soruların cevabı sendeymiş gibi ellerim boş döndüm zihnimin çıkmazlarına... Acının tüm evrelerini yaşadım ben sensizlikte, bu terk edişte... Önceleri dayanılır gibi değildi. Nefes alamıyordum sanki. Geceler hiç bitmiyordu. En çok gecelerde anladım ben seni ne çok sevdiğimi... En çok geceleri özledim teninin o bebeksi kokusunu... Bazen çıldırıyorum sanıp Allah'a dualar ettim; ne olur aklımı koru, diye... Dayanılır gibi değildi, tükenmiştim. Gözlerim o güne kadar bu denli gözyaşı dökmemişti. Çıkış bulamıyordum, aklım almıyordu.. Sen... Benim ilk ve tek ve en büyük aşkım, dokunmaya kıyamadığım, bakmaya doyamadığım yarim, bunu bana nasıl yapmıştın? Bana kıyamayan sevgilime ne olmuştu? Nasıl olup da birden bu kadar acımasızlaşmıştın? Halbuki ben... Ahh, ben seni ne çok sevmiştim... Tarif edilmez, anlatılmazdı sana olan tutkum. Sen benim hem çocuğum, hem aşkım, hem dostum, özlemim, hasretim, her şeyimdin... Öyle ki, sensizlik dünyada başıma gelebilecek en korkunç şeydi... Çoğu zaman ortada hiç bir şey yokken, ağlardım ben, ya bir gün gelirde benden bıkarsan, diye... Kara sevdamdın, duman duman yanardın gönlümde her daim. Yanındayken bile özlerdim seni. Başım omzunda otururken, akşam olacak ve ben sensiz kalacağım diye içim giderdi... Tüm bunları düşündükçe, fazla yaşamam diyordum; ben bu acıyla fazla yaşayamam... Yanılmışım... Meğer sensizde yaşanıyormuşAll Rights Reserved
1 part