Mahrum kalmak birilerinden, bir şeylerden hatta birçok şeyden. Muhtaç olmak birilerine, bir şeylere, bir çok şeye. Sevgiye muhtaç olmak. İtiraz bile etsen acıya hoşgeldin demek. Omuzlarına aldığın yüke meydan okumak. Düşmek, kuyunun dibine düşmek ve kurtarılmayı beklemek. Ağlamak, anlam veremeyecek şekilde ağlamak. Günlere, aylara, yıllara meydan okumak. Tüm acıları tek bir sebebiyetle toparlayıp kafesinden özgür bırakmak. Sevilmek istemek, ama elini uzattığında sevginin başka yola sapması. Acı, sevgisizlik, kafanın içindeki duvarlara çarpıp duruyor.
Babasını kendi eliyle öldüren Çağıl, hayatının bu hale gelebileceğinin farkında değildi. Ağabeyi hapise girmiş, Çağıl tanımadığı bir adama emanet edilmişti. Sevginin ne olduğunu bilmeyen Çağıl, sevmeyi öğrenirken, sevgisizliği yaşamaya devam mı edecek?
❝Yüzünü çok sevdim, ödünç alabilir miyim?❞ dedim birden gözlerimi gözlerine dikip. Nasıl olsa bir daha karşılaşmamız pek mümkün değildi, hem bu fırsatı kaçıramazdım hem de bu cesareti bir daha bulamazdım. Ağzımdan çıkan kelimelerin anlamsızlığıyla gözlerini kırpıştırdı.
❝Anlayamadım?❞
❝Yüzün tam hayalimdeki gibi, bir günlüğüne modelim olur musun?❞
Uyarı: Küfür ve argo kelimeler içermektedir.
Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür, gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur.
Slow burn bir hikayedir.
Üniversite #1 / 16.11.2024