İnsan nefesi her daraldığında geçmişi görür müydü? Neler yaşadığını silemeden ölüm ile yaşam arasındaki o ince detayda öylece bakabilir miydi tüm dünyaya?
Araf, bunun adı araf. Arafta kalmak. Yaşadığını hissedemeyecek kadar ölü lakin ölemeyecek kadar da canlı olmak çok acıtır mı insanın ruhunu? Ruh bu, acır. Zaten insanın en çok da ruhu acır. Bırakalım şu bilimsel bilgileri bir kenara; ruhtur bu paramparça olur ama bir damla kanamaz. Ruhtur bu çürür ama bir parça kokmaz. Dışarıya geçirmez. Zaten insan en çok içinde yaşananlarla ölmez mi binlerce defa. Belki de doğduğumuz andan itibaren araftayızdır ve bunu ruhumuzun delinmesi ile anlarız.
Aşk,sevgi,bağlılık,nefret,hüsran,hayal kırıklığı,sevinç,mutluluk,heves,güven...
Tüm bu duygular insanı arafta bırakan detaylar. Peki bu hikayeyi arafta bırakan şey ne?