Karşınıza çıkan "Bir Sabahın Hayali" adlı bu kitap, bir süre öncesine kadar benim için de hayaldi. Zamanla, her ne olursa olsun hayallerimden vazgeçmemem gerektiğini anladım. Yaşanan, yarım kalan ve yaşanamayan aşkların hızlandırıp yavaşlattığı bu süreçteki hislerimi, kitap içinde bulacaksınız.
Bazen, gözyaşlarınızı kitaba damlatmamak için çabalayacaksınız. Bazen gülümseyecek ve kelimeleri kalbinizde hissedeceksiniz. Bazen, düşüncelere dalıp neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremeyeceksiniz. Bazen hayallere dalıp, kendinizi hikâyelerin içinde bulacaksınız... Kitabın son sayfasını çevirdiğinizde şu cümlelere benzer düşünceler içinizden geçecek:
"Duyguları, kelimeler arasına öyle güzel yerleştiriyor ki ruh hâlinizi olduğu gibi değiştirebiliyor. Hayal kurmaktan korkmamanızı kabullendirirken, diğer yandan da gerçeklerin nasıl can acıttığını anlatıyor. Anlatılanların gerçekliğini sorgularken, bu hayallerin aslında içinizde bir yerlerde, kendi hayalleriniz olduğunu fark ediyorsunuz."
"Bir kitapla aranızda duygusal bir bağ oluşabilir mi?" Sorusuna son sayfayı okuduktan sonra vereceğiniz cevap ile şaşıracaksınız.
"Bana bak Ayaz, bir daha bana herhangi bir şeyini taşıtma yemin ederim seni öldürürüm!" diyerek avaz avaz bağırdım. Başımı geriye yaslarken gözlerime sevgiyle bakan adamın dudaklarıma uzanışına ağrım da olsa mutlulukla yanıt verdim. Yol arkadaşımdı benim, kime kızardım en çok, nazım ondan başka kime geçerdi benim, o kolum, kanadım her daim ocağımdı. Gözümden düşen damlayı fark ettiğinde beni her daim sarıp sarmalayan, büyüten ve yücelten ses tonu ile:
"Seni seviyorum. Beş dakika daha dayan tamam mı?" diye sorduğu soruya başımı sallayarak yanıt verdim. Yine bir sancı girdiğinde:
"Bu son Ayaz bana söz ver," dedim son gücümle...
"Bu son meleğim, söz..." derken sıcacık gülümsüyordu.