Bu sesi her duyduğunda kalbi ritmini değiştirmek zorunda mıydı? Bu ses kulağına her çarptığında gözlerinin dolması, gülümsemek istemesi en çok da ona koşup sımsıkı sarılmak istemesi... Bütün duygularını bastırmak zorunda mıydı?
Gökyüzünden burnuna düşmeye başlayan kar taneleri burnuna temas ettiğinde düşüncelerinden sıyrıldı ve yavaşça ardına dönüp Ali'ye baktı. Karanlıkta yüzüne yansıyan ışık güzel yüzünü gölgelerken kahve gözlerinde hafif bir parıltıya neden oluyordu. Gözlerinden yanağına doğru süzülen bir damla yaşın arasına karışan yorgun tebessümüyle küçük bir çocuğu andırıyordu Ali.
Başlayan kar yağışının altında kollarını iki yana açıp, güçlükle bulabildiği sesiyle kendisine bakan kadına seslendi.
"Hiç ayrılmayacakmışız gibi sarıl bana."
Valizi kavrayan parmakları gevşeyerek eli boşluğa düştüğünde Ali'yle arasındaki mesafeyi kapattı Günseli. Ayak uçları onun ayak uçlarına değinceye dek devam ettirdi adımlarını. Giderek hızlanan kar taneleri minik burnunun ucuna, kirpiklerine ve kestane kahvesi parlak saçlarına yapışmıştı. Ciğerlerinden saldığı nefesler, teninin her zerresinde iliklerine kadar işleyen soğuğa karışıp karanlığa yayılan küçük bir sis bulutunu oluşturuyordu.
Giderek daha da çok yaklaşıyordu ona. Ali'nin bal kahvesi gözlerinde kaybolmayı sürdürürken güzel yüzüyle aynı seviyeye gelebilmek için parmak uçlarında yükseldi.
"Beraber bir şeyleri paylaşan insanlar birbirinden gitmezler Ali." diye söze girdiğinde bir sonraki cümlede araladığı dudaklarından dökülecek olan sözcükleri iki tarafı da kör bir bıçak olacaktı. Bunu biliyordu. Kesmeyen ama acı veren kör bir bıçak...
"Bizim paylaştığımız tek şey, anılarımız. Bırak da öyle kalsın."