"Adım üstümde işte, Hazan. Ben sonbaharım. Ben kendimi dahi mutlu edemiyorum, seni nasıl edeyim? Ben hep sonbaharım, başka mevsim görmedim. İlk tanışmamızda da dediğim gibi, başka mevsime yer yok hayatımda," dedim titrek sesimle. Nasıl bu kadar acımasız olmuştum? Kalbimden bağımsız hareket eden ağzım sözcükleri patavatsızca savurmuştu onun yüzüne, üstelik kalbimden geçenler farklı olduğu halde. "Bir insan bir insana nasıl olur da bir mevsimi sevdirebilir? Ben senin sayende sonbaharı sevdim. Hazan, ben gerekirse diğer mevsimleri hayatımdan def ederim. Sen yeter ki bana ait ol. Bana ait olman için bana ait olanlardan vazgeçebilirim. Sen delicesine seviyorsun diye durmadan mürdüm eriği dahi yiyebilirim. Evet, bu deliliği dahi yapabilirim. İzin ver de kalbinden geçenleri dilin döksün," dedi ve elini kalbimin üzerine yerleştirdi. Kalbim ona teslim olmak istercesine hızlı hızlı atmaya başlamış, beni ele vermişti. "Ertuğrul," dedim ve gözlerimi gözlerine kilitledim. Daha sonra bir şeyler olsun da söyleyemeyeyim dediğim kelimeler bir olup ağzımdan döküldü. "Biz olamayız."All Rights Reserved
1 part