"Sevmesini bilirim de o bilmiyor işte." "Sen onun öğretmeni ol." "Çok zamanımız yok." "Zamanın olmadığı bir yerdeymiş gibi davran ve göster ona kendini." "O zaman hemen, şimdi gösterebilir miyim ki?" "Elbette." Oturduğum kahverengi eski sandalyeden bağdaç kurduğum ayaklarımı açıp, yere bastırdım. Çimenlere basarak evin kapısına ulaştığımda o da bana bakıyordu. "Birşey diyecek gibi duruyorsun ?" "Evet diyeceğim." "Dinliyorum." İçimden yapmamam gerektiğini duysam da aldırış etmedim. Ya o beni terslerde? Ya uzaklaşırsa ? Bütün Cümleleri aklımdan silerek bana bakan o okyanus gözlerin sahibine yöneldim. Bu kadar masum yüzünü hak ediyor muyum bilmiyorum ama tek bildiğim onu tüm hayatım boyunca nefesine karışacağım. Oturduğu tekerlekli sandalyesinin üzerine tek bacağımı uzatıp üzerine oturdum. O anlamaz gözlerle bana bakarken, ben sadece birazcık cesaret diliyordum. Ve oldu da. Ellerimle yüzünü avuçlayıp yüzünü, yüzüme yaklaştırdım. Kendini geriye çekse de sımsıkı tutup geri çekilmesini engelledim. Daha fazla dayanamayıp iyice sokuldum ve o okyanus gözlerinin içine dalmak için cesaretimden bir bilet aldım.
8 parts