Elimi küçük kaptaki mısırların içine daldırdım. Bir avuç dolusu mısırı ağzıma tıkıştırırken, karşımda beyaz perdede oynayan filme odaklanmaya çalıştım ama arkada sürekli kıpırdanan velet dikkatimi dağıtmaya yetiyordu. Hışımla arkamı dönüp sessizce; "Artık kıpırdanmayı keser misin acaba? Filmden bir şey anlayamıyorum senin yüzünden!" diye isyan ettim. Karanlıkta yüzünü pek seçemiyordum ama yakışıklı bir çehresi vardı. Saçı sakalı daha çok birbirine karışmıştı ama bu, güzel yüzüne gölge düşürmüyordu tabii. Kendimi çocuğu incelemekten alıp, gözlerimi gözlerine sabitledim. "Rahat edemedim." Verdiği cevap karşısında sinirlerim iyice gerilirken, elim küçük kaptaki mısırlara doğru gitti. Birkaç tane mısırı alıp, ona doğru fırlatırken, zaferle önüme döndüm. Eminim neye uğradığı şaşırmıştır. Pis, sümsük! Koltuğumda sırtımı dikleştirip rahat bir pozisyon aldım. Bir dakika geçmeden koltuğumun hemen üstüne koyulan gölgeliğe baktım. Oha. Yok. Artık. Arkamı tekrar dönmek isterken, kafamı koca ayakkabılara çarptım. LA-NET OL-SUN! ... "Ben Abigial Rosa Hill. Bugün yeni hayatımın ilk günü ve doyasıya yaşamak istiyorum, hatta yaşarken ölmek!"