Size sadece uyuyarak, dünyada istediğim her yere gidebildiğimi söylesem. Astral seyahate çıkabildiğimi. Bir gün Paris'e, bir gün Tokyo'ya, bir gün Venedik'e... Çok güzel, değil mi? Aslında hiçbir şey göründüğü gibi güzel değildi.
Her çocuk küçükken kâbus görür. Ama benim kâbuslarım çok farklıydı. Siyah siluetler, uzun tırnaklı, her zaman beni yakalamaya hazır eller, kırmızı gözler, her zaman ismimi çağıran sesler...
Diğer dünyalarda dolaşmak güzel olsa da, her şeyin bir bedeli vardı. Yaşayanların dünyasına geçmeye çalışan yaratıklar, bedenimi ele geçirmek için her an fırsat kolluyorlardı. Dikkat etmezsem astral seyahat tehlikeliydi. Ama daha da önemlisi mavi auram yüzünden yaratıklar, uyanıkken de peşimdeydiler.
İlk başta astral seyahate çıkmayı kontrol edemesem de, yaratıkların neden peşimde olduğunu öğrenmek için bunu yapmalıydım. İşte o zaman, hem her şeyim hem de sonum olabilecek birisiyle tanışmıştım.
"Demek telefon görüşmesi yapmak için her şeyi yaparsın öyle mi?"
Başımı Hızla yukarı aşağı sallayıp
"Yaparım"
"O zaman cehennemine hoşgeldin küçüğüm"
Benden en fazla ne isteyebilirdi ki?
Telefona ihtiyacım vardı hemde en kısa sürede
Bir telefon görüşmesi için her şeyi yapacaksın deseler hayatta inanmazdım
Demek ki büyük konuşmamak gerekiyormuş
hikaye adı üstünde sert olacak sonra tecavüz falan diyen burdan sonrasını okumasın yoksa engeli basarım
Hikaye (BxB) olacak ve kapalı cezaevinde geçecek
Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur