Nikah memurunun ''hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde Melih Erdinç'i kocanız olarak kabul ediyor musunuz?'' sorusuyla, rüya olmasını dilediğim bu gerçeğin tokatını yüzüme sertçe yemiştim.,. Artık ne bir güvencem kalmıştı, nede bir umudum.,. Biraz sonra ağzımdan istemesem de o kelime çıkacak ve ben yanımda oturan bu yabancının karısı olacaktım.,.
Şu 2.5 aydır yaşadıklarım benim için tarifi olmayacak kadar zordu.,. İki dedenin uygun görmesiyle olacak iş miydi bu?
-----------
Bu güne kadar yazılmış tüm "zoraki evlilik" hikayelerini unutun....Beklentilerinizi bir kenara atın ve okumaya başlayın...
Düşünün bir düzeniniz var çok sevdiğiniz ailenizle yaşıyorsunuz, sonra çok evvelden verilmiş bir sözle sizin hayatınıza yön vermeye çalışıyorlar.. Ve başarıyorlarda.. Artık tanımadığınız bir yabancının karısı oluyorsunuz... Ailenize olan öfkeniz hiç bitmiyor.. Sonra her ağladığınızda, hastalandığınızda o yabancı başucunuzda oluyor.. Size dost oluyor arkadaş oluyor, kimi zaman baba oluyor aile oluyor size.. Sonra ona alışmaya başlıyorsunuz, birlikte güzel vakitler geçiriyorsunuz.. Tam da hayatınızın düzene girdiğini düşünürken bu sefer başka bir şeyle yıkılıyorsunuz! Siz olsaydınız ne yapardınız? Bırakıp kaçar mıydınız yoksa yanında kalıp yaralarını sarmasına izin mi verirdiniz??
Ben kendimi toparlamaya çalışırken o çoktan yerini almış ve emniyet kemerimi takmaya çalışıyordu.
"Ben hallederim" diye panikledim hemen çünkü elleri emniyet kemerini düzeltirken bedenime değiyordu ve bıraktığı his tüylerimi diken diken ediyordu. Bana neden bu kadar iyi davranıyordu ki? Beni yedirip içirip sarhoş edip akşam beni kötü emellerine mi alet edecekti? Ya da belki de öldürür öyle tecavüz ederdi? Belki de tecavüz edip böbreklerimi çalıp öyle öldürürdü? Bir an issiz bir yerde çöp kovasının içinde mavi bir poşetten sarkan saçlarımı gördüm. Hemen kafamı iki tarafa salladım ve görüntüyü uzaklaştırdım zihnimden. Korkuyor muydum? Evet ve gene titremeye başlıyorum ve düşüncelerim başıma ağır geliyordu resmen. Ama şimdi bitemezdi değil mi?18 yıl yaşayıp 18. Yaş günümde ölemezdim.
Arabayı çalıştırdı ve klimayı açtı.
"Nereye götürüyorsun beni?" diye sordum.
"Nereye istersem oraya. Bundan sonra benim tutsağımsın." Dedi ve güldü. Şaka yapıyordu sanırım.
Evet arkadaşlar romantizme hazır mısınız?
Bütün çukulatalarımı yedim ve sizin için yazdım. :)