"Beni herkesten koruyup kendinden koruyamayan Mantus," diye fısıldadım renksiz bir sesle. "Biliyor musun bu gece güneşle birlikte ay da battı. Elimde sana ait bir fotoğraf bile yoktu, yalnızca inancım vardı. Sen onu benden aldın." Onun var oluşunu kendime bile kanıtlayamıyorum çünkü bir çeşit büyü gibiydi. Kaçık bir gecenin sabahında doğan yorgun bir güneşe benzerdi, ruhumu ona ait hissettiğim zamanları özlüyorum çünkü hayatımı hep kimsesiz yaşamaya alıştım. Yalnız köksüz bir ağaç gibi hissetmeyi ve Tanrı'nın bana bunu reva gördüğünü düşünmeyi kabul ettim. Onu bulduğum gün Lisede aldığım güzel notlara sevindiğim kadar çok sevinmiştim ve artık ondan ayrı kalmam olanaksız bir ihtimaldi. Ona yeterince kötülüğü ve kirli yanlarımı gösterdim ama o bunların hiçbirini sorun yapmadı. O bana insanların baktığı gibi bakmadı ve ben onun kollarında büyüyen iyi kalpli bir canavardım. Onun anlattığı masalları dinledim, onun yarattığı kahramanlarla dövüştüm ve sonunda onu anlayamayacak kadar köreldim. O burda bir yerde değil, o yazdığım kitapların arasında, söylediğim şarkıların içinde, o hâlâ tertemiz ve ben yeterince kirlendim. Dünya tam olarak nasıl bir tımarhaneye dönüşecek bilmiyorum, insanlar birbirlerini daha ne kadar süre kullanıp çöpe atacak umrumda değil. O yanlış bir zamanda başıma gelen en güzel doğruydu ve ben onu tamamen kaybettim. +18 içerik barındırmaktadır. Kitap Tasarımı: @zeynepkuter77 @NotteOffıcial