DOSTLUK ve AŞK...
Dostluklaaşk yolda karşılaştılar. Aşk takmış takıştırmış, süslenmiş, iki dirhem birçekirdek olmuştu. Dostluk ise sade ve duruydu, doğaldı. Aşk gururla giderkenşöyle bir baktı dostluğa: "Hayrola, nereye gidiyorsun böyle?" diye sordu.
Buküçümseyen, tepeden bakan bakışa güldü geçti dostluk:
"İnsanlarıteselli etmeye, avutmaya gidiyorum" dedi.
Aşk dudakbükerek konuştu:
"Ben hiçbirinsanın yanına gitmem. Onlar benim yanıma gelirler. Kendilerine pek yüzvermesem bile muhakkak arar sorarlar, bensiz yapamazlar. Sen de öyle yap,kendini naza çek. O zaman değerin artar, benim gibi el üstünde tutulursun, başüstünde gezersin."
"Hayır! Budediklerini yapamam" dedi dostluk. "Benim yüzümden acı çekmelerine dayanamamonların. Dert ortağı olurum kendilerine. Yalnızlıklarını gideririm."
"Enayiliğinedoyma o zaman" diye alayla güldü aşk. Dünyada en güzel şey benim. Her zaman veher yerde rağbet görürüm, şarkılara, şiirlere konu olurum. Sen ne işe yararsınki?"
"Sen öylesan" diye başını salladı dostluk. Sen gidince ben gelirim insanların yanlarına.Döktürmüş olduğun gözyaşlarını silerim, açtığın yaraları sararım,yalnızlıklarını paylaşırım. Dünyadaki en güzel şey sen olabilirsin ama benimgibi, benim kadar iyi olamazsın. Sen yakarsın yürekleri, ben su serperim. Senindikenin ve verdiğin acılar, benim diktiğim gül ve ferahlattığım gönül çoktur.İşte farkımız budur."
Aşksöyleyecek söz bulamadı. Burnu havada çekip gitti.
Dostluk iseerdem ve özveri ile birlikte doğruya iyiye güzele doğru yürüdü, yürüdüğüyolları güllere, lalelere, karanfillere bürüdü.
"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kesinlik vardı. "Yeni hayatına hoş geldin, piccola mia. (Küçüğüm)"
"Evime gitmek istiyorum," dedim, boğazımdaki düğümü bastırarak.
Massimo hafifçe gülümsedi ama bu gülümseme eğlenen birinin gülümsemesi değildi.
"Aslında seni zaten yanıma alacaktım..." dedi ve başını hafifçe yana eğerek beni süzmeye devam etti. "Ama duymaman gereken şeyleri duydun, Amore mio (Sevgilim). Bu yüzden, her şey benim için daha da kolaylaştı."
"Benden ne istiyorsunuz?" dedim, sesim hala titriyordu, en azından konuşabiliyordum. "Size istemeden bir şey mi yaptım? Bakın, özür dilerim. Ne yaptıysam pişmanım. Lütfen... bırakın gideyim."
"Gitmeyi artık unut, bella mia (Güzelim.)"
Nefesim kesildi.
"Bundan sonra burada, benim yanımda olacaksın," diye devam etti. Parmağını hafifçe çeneme dokundurup yüzümü kendisine çevirdi. Gözlerini gözlerime kilitlemişti, kaçmamı istemiyordu.
Kaçamayacağımı biliyordu.
"Ve yakında..." Gözleri karanlık bir ateş gibi parladı. "İtalya'da, yeni bir başlangıç yapacağız."
İtalya...
Yeni bir başlangıç mı?
Boğazımdaki düğüm daha da sıkılaştı.