"Efendim Su?"
"Oturabilir miyim?" Su, az önceki duygu karmaşasını atlatamadığı için biraz ürkekçe sormuştu.
"Tabii ki, sormana gerek yok." Toprak koltukta yana kayıp bilgisayarın ekranını kapattı. Kızın bir sıkıntısı olduğunu görebiliyordu. "Bir şey mi oldu?"
Kız utanarak başını salladı. Gözlerinin dolması ona çocuğun gözlerine bakma konusunda hiç yardımcı olmuyordu.
"Çok üzülüyorum," dedi.
Toprak çaresizce kaşlarını çattı. Ona yardım edebilmek istiyordu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Su'nun yanağından süzülen küçük damlayı izledi. Damlayı silmek için bile olsa dokunmamalıydı ona, Su'yu daha fazla ürkütmek istemiyordu.
"Seni nasıl mutlu edebileceğimi bilmiyorum Su. Belki benimle konuşursan yardımcı olabilirim?"
Yutkundu kız. Toprak'ın kızacağını düşündüğü için sakladığı sırrını söylemek istiyordu artık.
"Benim bir oğlum var," dedi. Gülümsedi Toprak.
"Biliyorum, birkaç ay sonra o da yanımızda olacak. Adını ne koyacağına karar verdin mi? Odasını yaptık, kıyafetlerini ve oyuncaklarını aldık, geriye bir tek o kaldı."
Onu reddetti, başını iki yana salladı Su. Ağlaması daha da şiddetlenmişti.
"O değil," diye mırıldandı. Şimdi Toprak şaşırmıştı işte. Su'nun karnındaki bebekten başka bebeği olduğunu bilmiyordu.
"Doruk'u bana vermediler..."
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."