Yaşadıklarına kendi bile haz edemesken, aile tehdidiyle ölüm oyununa katılmıştı. Zaafı hâline gelen gözyaşı hiç durmazdı, hep dolardı gözleri. Tanıştığı kişinin onun hayatını değiştireceğini nereden bilebilirdi ki? Bu bir ölüm oyunuydu ve kimseye güvenmemesi gerekiyordu.
Ölümüne giden oyunda, güvendiği kişi sayesinde yaşamayı öğrenmişti. Evet, belki can yakmaktan nefret ediyordu ama bunu yapmak zorundaydı. Can yakmasa, canı yanacaktı. Ve bunu hiç istemezdi. Güvendiği kişinin cümleleri aklına kazınmıştı ve unutmaya hiç niyeti yoktu.
Onların aşkı acı,
Onların aşkı zor,
Onların aşkı çığlık...
Labirent'te ölümü bekleyen yarışmacılar vardı. Hepsi bir yaşayan ölüydü ve bu yaşayan ölüler, ruhlarını teslim etmeyi yani ölmekten korkuyorlardı. Onlar ölümden korkan ölülerdi...