Tavşan ve Kaplumbağa hikayesini bilirsiniz.Tavşan kendine güvendi kazanırım dedi. Kaplumbağa azimle yürüdü, kazandı.
İşte benim hikayemde bu..
Yeri geldiğinde fazla güvenden kaybettim, yeri geldiğinde hep kaybeden oldum, olmak zorundaydım. Yani bir tavşan..
Tüyleri hayal kırıklığından oluşan...
Kaplumbağam mı?
O benim güven kaynağım, iç sesim, benim vücuttaki tüm sistemlerim... Kısaca her şeyim... Beni yöneten ponçik varlık o..
Evet, ben mi?
Değersiz bir varlığım işte. Seven benim kaplumbağamı seviyor, beni değil...
Asel...
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.