Parmak uçlarında soyutlaşmış izler, birer birer piyanonun üstüne gömülüyordu. Ruhu ise üstüne örtülen, ağıttan oluşmuş toprakla yanıyordu. Sustu. Sustum. Küçük bir kız çocuğu göz yaşlarını silip, beni gömüldüğü, gömüldüğüm o piyanonun başına götürdü. Üstü küllerle kaplıydı. Yutkundum. Ve takvim yaprakları ile gökyüzünden, küçük ama büyük kadının zihnine düştüm. Acı çekiyordu. Acısı bana bulaşıyordu. Ağladı. Ağladım. Ana rahminden düşmüş bir bebek gibi küçücük olup ölüm uykusuna yattım. Bu sefer takvim yaprakları etrafımda yandı. Zihni yandı. Kül oldu. Külleri kefen yaptığı sayfalarının üstüne döküldü. Bende arasına gömüldüm. Zihni yanık olan küçük ama büyük kadının, gözyaşları ise yıldızlara kafa tuttu. Gözyaşları, gökyüzü mezarlığında yok oldu. Sonra da yıldızlar ihanet edip, yeryüzü kadrajına düştü. Canım acıdı...Hemde çok. "Ruhu izlerle kaplı çocukların mezar taşı yoktur. Çünkü onların bedenleri ruhlarının mezar taşıdır." -TÜM HAKLARLA SAKLIDIR-All Rights Reserved
1 part