Bu aşk hikâyesi...
Hiç bilinmediği kadar...
Yaşandığı kadar...
Derinliği kadar...
Belki de çok zor anlatılacak kadar, karışık...
Aklın sınırlarını hatta sonsuza kadar zorlayacak, büyük bir sır gibi...
Büyüsüyle, sanki ölüleri diriltecek kadar kudretli...
Yalnızların dilinden anlayacak kadar, bir o kadar da gizemli...
Zaman zaman inanılmayacak kadar, dayanılması zor...
Her şeyi tüm çıplaklığıyla...
Tek bir kalbin içinde yaşayacak kadar, heyecan dolu...
"Gerçek bir aşk" hikâyesi...
En hassas olduğu yerinden, aşk yüreğine saplanmış gibi...
Tüm acısıyla...
Kalbine mecburen gömerek...
Duygularını saklayan....
Kendi dünyasında aşkı "doludizgin" yaşayan...
Her an içinde yaşamaya mahkûm olduğu, o şiddetli fırtınaları...
İlk kez rehin kaldığı, o som sevdanın kahrını...
Tek taraflı bir aşk için, canının nasıl yandığını...
Her zerresiyle, çaresizce savaş verirken...
Yaşamakla, can vermenin arasında olan...
Kalbi gam içinde olan ve her dem aşka aç olan bir aşığın...
Ölmüşlerden artık ne farkı vardı ki!??...
Aşktan delirircesine yanmış bir yüreğin, ağıtlarıydı belki de...
Yazdığı şiirleri ve kendi aleminde yazdığı her şarkı sözleri...
Onu hayatta tutan...
Belki de çoğu zaman yalnızca kalemiydi...
Aşktan bir tek ölmemiş bir insanın, o masum gençliğine...
O zamanki ve şimdiki düşüncelerine...
Bazen hayâllerin bile, yetersiz kaldığı...
Yarım kalmış bir aşkın dünyasına...
Ve onunla bir kendisine...
Yani kısacası, "ÖLÜLERİN AŞKINA" şahit olacaksınız...