Bazen hayatınızda yaşadığınız bazı olayların gerçek olmamasını dilersiniz. Clara (25) kendi dünyasında yaşayan bir kızdı. Bir yani çok düşünceliydi. Evet o kalbiydi. Kalp düşünür mü demeyin en çok yorulan yer orasıdır. Clara arkadaşlarıyla soğuk bir kış gününde kafeye gitmişlerdi. Kafeye girip, orta kısımlarda bir masaya yerleşip ardından güzelce çaylarını yudumlayıp arkadaşlarıyla muhabbet ediyorlardı. Sonra birden kafenin kapısı aralandı ve bir rüzgarla kafenin içine esen bir parfüm kokusu yayıldı. Çok iyi tanıyordu çünkü o sevdiği adamın kokusuydu. Kapıya doğru gözlerini dikerken sevdiği adamın yanında sarışın bir kızla el ele görünce yaşadığı hayal kırıklığıyla lavobanun yolunu tuttu.. Clara o gün ağlayarak arkadaşlarına veda edemeden taksiye binip evine gitmişti. Odasına çıkıp avazı çıktığı kadar bağırıp sabahın ışıklarına kadar ağladı ve ağlaması bir an bile durmadı. Çünkü gerçekten çok seviyordu. Kelimelere sığdıramayacağı bir sevgiydi. Dakikalar, saatler geçti ama değişen birşey yoktu. Yorulan kalbi ve kan bürümüş gözleriyle uyumak istedi ama uyuyamıyordu. Son kez gözlemi kapattı ve rüya olmasını diledi. Sevdiği adamın ona ihanet ettiğini düşünmek bile istemedi. Bu rüya olmalı, lütfen uyuyup uyanmalıyım.. dedi kendini avutarak.. gözlerini tekrar açtığında yanaklarından süzülen göz yaşlarının sıcak ve gerçek olduğunu hissetti. İşte o zaman yaşadıklarının gerçekten bir rüya olmadığını anlamıştı. Clara o günden sonra hiç bir şekilde kalbinin derinliklerine gömdüğü adamı asla affetmeyeceği için yemin etmişti. Aylar geçmesine rağmen Clara sevdiği adamı yani Harry' i unutamıyordu. Biliyordu verdiği yeminin arkasında durması gerektiğini. Aylar, yıllar geçti üstünden. Clara içine kapanıkAll Rights Reserved