Sevdiği kadının acısını omuzlarından alıp kendi ruhuna işlemek istedi adam. Taşıdığı yükten ezilmiş omuzlara ilmek ilmek işlenen acı ne kadar hafifletilirdi? Belki şuan pek faydası olmamıştı Hazal'a, elbet birikerek olacaktı en güzelinden faydası. Ağladı genç kadın. Gözünde yaş kalmadı denecek kadar ağladı sevdiği adamın omuzlarında. Söndürdüğünü sandı yüreğindeki yangını harelerinden dökülen damlalarla. Koca yılların büyük ateşi söner miydi incecik gözyaşlarıyla? Genç adam eşlik etti göz pınarlarıyla yangının en alevlisine. Sıkıca kollarını sardı güçsüz bedene yangını kucaklamak istercesine. Kadın hıçkırıklara boğuldu, adam daha çok sarıldı. Kokusunu içine çekti sevdiğinin ciğerlerine depolamak istedi eşsiz kokuyu. Güçsüzlüğe kendini teslim eden Hazal, bitirmek istedi bu faslı. Bitmedi. Bitiremedi ne içindeki kor alevli yangını ne çeşme gibi akan gözyaşlarını. Adamın canını acıtacak kadar sıktı doladığı kollarını. Daha sıkı sarıldı sevdasına. Bitmeyen acısının devasını sevdasında aradı. Bulduğu ilk dermana tutundu. Gözyaşları içinde kalan yüzüne inat kaldırdı başını. Bir minik buse kondurdu dermanına, sevdiğinin dudaklarına.