'Dina, benim adım Dina Osmanoğlu. Türkiye den eğitim için İskoçya' ya gelen Erhan Osmanoğlu ve okulda tanışıp aşık olduğu aşkı Eppie Osmanoğlu' un tek çocuğuyum. İskoçya Milli Müzesinde müdür yardımcısı olabilmek için kolejden beri hiç durmadan çalıştım. Hayatımı yerle bir eden tek odalı küçük dairem ve müzenin arşivinin köşesindeki odamdan eden olay... Eden herkesten önce işe gitmek için işgüzarlık ederim ki? Personel kapısından girmeden önce güvenlik kontrolünden geçip odama giden koridor boyunca yavaş adımlarla yürüyordum. İkinci el marka ayakkabımın çıkan topuğunu ayağıma geçirmek için durduğumda depodan gelen bağırışları duydum. 'gitme Dina. Lanet olası belaya sakın ama sakın bulaşma' merak benim doğamda var. Ben bu yüzden tarih okudum. Aralık demir kapıyı itip açtım ve on basamağı indim. Yeni gelen eserlerin listesi tutmak için sık sık geldiğim bu yeri avucumun içi gibi bilirim. Karanlıkta adımlarımı sayarak sese doğru yürüdüm. Müdürün sesini artık seçebiliyordum. Sırtımı kolilerden birine yaslayıp dinledim. "sana istediğin şeyi verebilirim Roy. Lütfen..." adam resmen yalvarıyordu. "ben istediğimi her zaman alırım..." diyen adam ve ardından kulaklarımı uğuldatan silah sesi. Pişmiş biftek ve yanlış barut kokusu. Ağzımdan firar eden çığlığı engellemek için ellerimi dudaklarıma doğru götürsem de başarılı olamadım. "sen oradaki" diye seslenen müstakbel katilimi duymazdan gelip merdivenlere doğru koşmaya başladım. İkinci kez ayağımdan çıkan ayakkabıyı geriden bırakıp koşmaya devam ettim. Katilim saçlarımdan tutup beni yakaladı ve bedenlerimiz hızla çarpıştı. Hızlı nefeslerimin sesinden adamın bana ne dediğini duyamadım. Ensemde patlayan her neyse canım çok yandı ve gözlerim hızla kapandı. Hay aksi şeytan. Umarım cenaze töreninde makyajımı yapan herkimse bacaklarımı tıraş etmey