"Sence de biz çok itici değil miyiz?" Dediğimde başını yerden kaldırdı, gözlerimin içine baktı. Ağır hareketlerle, uzun ince parmakları arasında ki sigarayı dudaklarına götürdü. Güçlü, derin bir nefes çekti ciğerlerine. Neden? Der gibi baktı gözlerimin içine. "Baksana şu boy farkına! Sen bildiğin kaf dağı, bense resmen yedi cücelerin sekizinci üyesi." Güldü, ardından keyifle mırıldandı; "Yani?" "Yanisi yok işte, bence biz çok iticiyiz. Aramızda engeller var!" Derken aramızda ki boy fakını kastediyordum. Elindeki bitmemiş sigarayı yere attı. Üzerime doğru hızla eğildi başım geriye doğru düşerken kirpiklerimi kırpıştırdım. Ukala bir tavırla mırıldandı; "Engelleri aşmayı severim." ... Karşımdaki gitara hevesle bakarken, Savaş her zaman ki gibi sigarasını içmekle meşguldü. Başımı yana çevirerek hafifçe ona döndüm. "Şu an birimizin gidip şarkı söylemesi gerekiyordu! Kitaplarda böyle olmuyor ki Savaş, ya esas kız yada esas oğlan sevdiğinin gözlerinin içine bakarak şarkı söylüyor." Dedim hülyalı hülyalı. Başını bana çevirme zahmetinde bile bulunmadan konuştu; " Artık kabul et minik, ikimizinde sesi bok gibi." ... Savaş ve Hifa'nın sürükleyici aşklarının komediyle harmanlanması onları daha çekici hale getirdi. Hayatın sertliğinden sıkıldıysanız bir solukta okuyacağınız bir roman getirdim size. Özge Karakoç... Genç kurguda #37