Her yer ölüler için birer mezar; çoğunlukla gece uyudukları ortopedik yataklar, birbirlerinin kıçlarını yırtarak aldıkları arabalar, kredisi bitmemiş evler, bir şeyler öğrendiklerini sandıkları okullar, onları ölümden kurtaracak olan hastaneler, kötülükleri öldürdüğü sanılan ama özgürlükleri kısıtlayan karakollar, hapishaneler, seviştikleri kucaklar... Aklınıza gelebilecek her yer birer mezar. Yeryüzü morgdan farksız, fişinin çekilmesini bekleyen, buz tutmuş bozuk bir dolap. İçindeki nefretten nefret edeceksin, dışladığın insanları tekrardan içine almaya çalışacaksın, kırdığın kalpleri dünyanın en adi yapıştırıcısı olan pişmanlıkla onarmaya çalışacaksın; yalvaracaksın gözünden akan yaşlarla gökyüzüne bakarak, bir daha yapmayacağına dair sözler dökülecek salyalar akan ağzından, adı dua olmayacak. Basılmış tüm paralara sahip olacaksın ama hiç birini senden alacak bir el bulamayacaksın. Kimliğin gibi, paran da sahte sayılacak. Hastalanacaksın, doktorun olmayacak ama dünya üzerindeki tüm ilaçlar senin olacak, okuduğun kitaplara bir yenisi daha eklenmeyecek keyifle okuduğun bir yazar tarafından, belki de, en gerçekçi romanı sen yazacaksın, ama hiç kimse okumayacak. Bir çocuğun başını okşayabileceksin, ama o, gözlerine bakıp gülümseyemeyecek!.. Yaptığın her kötülüğün bedelini ödeyeceksin. Bu saatten sonra yapılan hiç bir iyilik seni cennete götürmeyecek. Çığlıkların ateşe değil, 'Rüzgâr'a karışacak. Her şeye sahip olacaksın! Ama yeryüzünde bir sen kalacaksın.
Büyük bir yeryüzü ve milyarlarca insan için yazılmış, küçük ve tek kişilik bir roman!All Rights Reserved