Mevsimler değişirken hep aynı şeyi hissediyordum, düşüncelerimin de değiştiğini. Ancak yanılgım da hislerimden geliyordu. Düşüncelerimi değiştiren mevsimler olamazdı, bu bir hataydı. Düşüncemi değiştiren şey daha fazla düşünmeye çalışmamdı. Düşünmek... Peki bir şey bilmeden bir şey düşünebilir miydim? Hayır. Peki o zaman düşünmek de düşüncelerimi değiştiren şey değildi. Bildiklerim düşüncelerimin önce temelini sonra gövdesini sonrada üstünü oluşturuyordu. Ama bir şeyi bildiğimi düşünmemi sağlayan şey bildiğim bir şey olamazdı. Amma da mantıksızcaydı. Tabula Rasa değildim çünkü bilmediğimi de biliyordum. Bilmediğim bir şeyi bilmediğimi bilmem Locke için çöküş anlamı taşır. İşte hislerim, hislerim bana bir bilgi tattırıyor olmalı. Ah şuna bak! Sonbahar bitiyor ve kış geliyor. Evet bu değişim benim fikrimi değiştirecek. (Buraya kadar okuyanlara not; hikâyeyi çalmayın sizi vasıfsızlar, bu arada okumadan beğenmeyin ve çok düşünüp az yorum yapın. Sizi ahmak insanlar hadi birlikte şu hikâyeyi okuyalım. )
3 parts