Sahilde gözlerini kapayarak derin bir nefes almak kadar kolaydı hayat, onlar için. Fakat yeni doğan bebeğin ilk defa havayı ciğerlerine çekişi kadar da zordu. Güneşin güzel yüzü altında gülümserken, ilk nefesin ciğerlerini yakışıyla ağlıyorlardı. İlk nefes gibiydi onların hayatı. Son nefeslerine kadar sürmesini diledikleri... Dört can dostu arkadaş... Arkadaş mı dedim?! Dört can dostu kardeşti onlar. Birbirini kendisinden iyi tanıyan dört can dostu... Nohut oda bakla sofa bir evde hayatlarını paylaşan dört yol arkadaşı... Bu yola birlikte çıkmışlardı, el ele yol alıyorlardı. Bazen içlerinden biri düşüp dizini kanatsa da hiçbiri düşmekten korkmuyordu. Çünkü hepsi biliyordu. Gün gelir ayağı taşa takılır da düşerse ona uzanacak üç el vardı, canı yanar incinirse yaralarını saracak üç vicdan yanı başındaydı. Aslına bakarsanız onlar birbirinden çok farklıydı. Doğadaki yedi ayrı renkten biriydi her biri. Fakat biliyorsunuz bu renkler bir araya gelmeden de gökkuşağı oluşmaz. Onlar gökkuşağını oluşturmak üzere bir aradaydılar. Hep hayal ettikleri gibi dört metrekare alanda yaşadıkları dört senenin ardından dört dörtlük bir hayata başlamışlardı. Beraberce... Omuz omuza... Yollarına ne çıkardı bilinmez ama onlar bir arada olduktan sonra... Bu, kimin umurundaydı ki?All Rights Reserved